Bir göğüs cerrahı olarak, göğüs hastalıkları derneklerinin göğüs hastalıkları uzmanlarının dernekleri olduğunu bilirim. Ve bir kısım cerrah meslektaşımız gibi şikâyet edip sızlanmak yerine mümkün olduğunca bilimsel etkinliklerine katılmaya, istifade etmeye ve katkı sunmaya çalışırım, çalıştım da bugüne kadar.
Göğüs hastalıkları branşının ikinci olarak kurulan uzmanlık derneği olan Türk Toraks Derneği (TTD)’ne kuruluş aşamasında merhum klinik şefimiz Güven Çetin’in isteği üzerine klinikteki diğer arkadaşlarımızla birlikte ben de üye olmuştum. Uzun yıllar kongrelerine ve toplantılarına katıldım, yayın çalışmalarına katkı verdim. Göğüs cerrahisi çalışma grubu üyeliği de yaptım, hatta bir dönem çalışma grubu başkanlığına da aday olmak istedim fakat ricalarını kıramayacağım kıdemlilerimin isteği üzerine aday olmaktan vazgeçtim. Kısa bir süre sonra da bir diğer ve göğüs hastalıkları uzmanlık derneklerinin ilki olan Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği (TÜSAD) ile irtibatımı kuvvetlendirip önce “Göğüs Cerrahisi Koordinasyon Kurulu” üyesi, bilahare de başkanı olarak görev alınca ve ayrıca tasvip etmediğim bir paylaşımları üzerine kısa bir mektupla TTD’ye itirazımı ve kanaatlerimi belirtip sessiz sedasız üyelikten ayrıldım.
TÜSAD ile olan uzun hikâyemi ise burada zikredip başınızı ağrıtıp vaktinizi almak istemem. Dileyip okumak isteyenler ve okumuş olup da hatırlamak isteyenler için sadece link vermekle yetineceğim.
(https://
TTD kongrelerinin birinde göğüs hastalıklarından bir hocamızın da bulunduğu ayak üstü bir sohbette, derneğin mevcut siyasal konjonktürde sanki siyasal açıdan iktidara ve belli bir dünya görüşüne sahip olanlara muhalefet etmek üzere konumlandığını, bu yaklaşımın dernek içindeki görev dağılımı ve etkinliklerdeki seçimlerde bile fark edildiğini, üyelerin tümünü kapsayıcı ve kuşatıcı davranılmadığını, yer yer rahatsızlık verici yaklaşımlara maruz kalınabildiğinden yakınıldı. Benim de katıldığım bu ifadeler, pek de haksız değildi doğrusu. Ama her şeye rağmen dernek içinde kalıp bu tür olumsuzluklarla mücadele edilip düzeltmeye çalışma kararı ağır bastı.
Bu duygu ve düşüncelerle bir yandan da “Solunum Platformu” kuruldu. Ve ilerleyen zaman içinde bu platform yeni bir derneğin kuruluşuna ebelik ve öncülük etti. Antrparantez; ilginç ve kayda değer bir husus, platformun derneğe evrilmesi hadi neyse de sonrasında sadece online canlı yayınlar yoluyla çeşitli toplantılar düzenleneceği, kongre düzenlemeye sıcak bakılmadığı ifade edilmişti (ki ben bu konuda farklı düşündüğümü, birkaç sebeple yıllık kongre yapılabileceğini belirtmiştim). Zaman içinde bırakın yıllık kongreleri, solunum buluşmaları adı altında belli konular ve belli bir ekiple özellikle tarihi turistik şehirlerde toplantılar yapıldı. Hatta bu yıl içerisinde 8 ayda 6 buluşma gerçekleştirilerek bir ilke ve rekora imza atıldı. Yıllık kongre konusunda nasıl farklı düşündüğümü belirtti isem, solunum buluşmaları konusunda da farklı düşündüğümü, birkaç nedenle sıcak bakmadığımı belirteyim.
Her neyse sonunda 16.12.2012 günü, yeni göğüs hastalıkları derneğinin kuruluşu için Ankara Çukurambar’daki bir otelde yapılan toplantıya çağrılanlardan ve katılanlardan biri de bendim. Türkiye’nin çeşitli illerinden ve farklı merkezlerden gelen 50 üyenin imzasıyla Akciğer Sağlığı ve Yoğun Bakım Derneği (ASYOD) kuruldu. O toplantıda yeni bir derneğe ihtiyaç olup olmadığı, ne getirip ne götüreceği konusunda kafamın çok net olmadığını ifade etmiştim.
Kurulduğu günden beri bir üyesi olarak ASYOD’un her türlü bilimsel etkinliğine mümkün mertebe katılmaya ve gücüm, imkânım nispetinde her türlü desteği vermeye çalıştım. Yeri geldi takdir ve teşekkürlerimi ilettim, yeri geldi eleştiri ve önerilerimi iletmekten çekinmedim. Bir örnek vermek gerekirse; “UASK 2018 kongre değerlendirme mektubum”un önsözünde “Sizleri önemsiyorum. Değer veriyorum ve hepsinden önemlisi Allah için seviyorum. Bu nedenle benim sizlerin kötülüğünü, başarısızlığını istemeyeceğimi biliniz; bu yüzden çekinmeden, açık yüreklilikle kanaatlerimi paylaşmak istiyorum izninizle” diye yazmıştım.
Ve yine mektubumun son paragrafında da şu notu düşmüştüm. “Sözlerimi bağlarsam; ASYOD’un kuruluş toplantısına katıldığımda demiştim ki, “iki tane göğüs hastalıkları derneği varken niye yeni bir göğüs hastalıkları derneği daha kurulması gerekiyor?”. Beşinci yılına giren (nice yıllar dileğiyle) ASYOD’un, TTD ve onun benzeri TÜSAD’la kıyasladığımızda bütün hataları, kusurları, eksikliklerine rağmen yine de gerekli ve önemli olduğunu düşünüyorum. Ama bir şartla, aradan geçen beş yıldan sonra yola devam ederken kendisini doğuran, var eden ihtiyaç ve koşulları unutmadan, göz ardı etmeden, diğerlerine benzemeden, onlardan farklı ve fark yaratan bir dernek olarak yola devam etmesi koşuluyla. Aksi halde diğerlerinden sadece isim olarak (dernek ismi ve yönetim kurulundaki isimler açısından) farklı olur o kadar. ASYOD diğerlerinden farklı olduğu, kendini devamlı yenilediği ve her türlü (rahatsız edici de olsa) fikirlere açık olduğu sürece ben şahsım adına her türlü desteği veririm. Eğer siz hocalarım da “İrfan kardeşim sen bize acı söyledin, nasıl bir dostluk bu böyle” diyorsanız (ki gerçek dost gerektiğinde acı söyler), beni mazur görebilirsiniz ve bildiğiniz, inandığınız şekilde yola devam edebilirsiniz. Ne olursa olsun sizler benim kardeşlerim, hocalarımsınız. Bunu böyle bilin”.
Ve maalesef dörtbuçuk yıl önceki uyarım, endişem ve korkum gerçekleşti. Özellikle son birkaç yılda önceleri belli belirsiz ve pek farkında değilken zamanla bir şeyi fark ettim ki, burada da benim için yolun sonu gözüküyor. Ne yazık ki her yapı zamanla statükoya teslim oluyor, biri ya da birilerinin, merkezin çekip çevirdiği bir görünüm arz ediyor. Bu durumu perdelemek için zikredilen bahane de, kurumlaşma ve profesyonelleşme oluyor. İnsan sormadan edemiyor madem öyle olacaktı da niçin TÜSAD varken TTD’ye, TÜSAD ve TTD varken ASYOD’a gerek duyuldu, ne gerek vardı? Kaldı ki ASYOD’un kurulduğu yılın başında Akademik Solunum Derneği de kurulmuş idi. Bu sorulara cevap sadedinde şu yazımı okumanızı öneririm.
Her neyse ben ASYOD’la geçen on yılın satır başlarını zikretmeye devam edeyim ve bu arada ayrılma gerekçelerim de anlaşılmış olsun. Aslında ayrılma kararımı ve gerekçelerini 28.04.2022 tarihinde ASYOD’un önde gelen dört hocamızla paylaşmıştım. Sadece bir hocamız yanıt verdi. 31.05.2022 tarihinde bir kez daha aynı e-mektubu yineledim. Ve şimdi, ASYOD üyeliğinden ayrıldıktan sonra bu kararımı ve gerekçelerini merak edenler için bloğumda açıklama vakti geldi.
“Güncel Göğüs Hastalıkları Kitapları Serisi”nde yayınlanması için yıllar önce Akciğer Hidatik Kisti (ki TÜSAD’da bu kitap yayınlanıncaya kadar başıma gelmedik kalmamıştı, oradan ümit kesince her şeyiyle hazır kitabın basılması için bu seride ve bir de TTD Göğüs Cerrahisi Bülteni’nde şansımı denemiştim ve değişik nedenlerle olmamıştı) ve birkaç yıl önce de Diyafram Hastalıkları konusunu teklif etmiş ve bir sonuç alamamıştım (bu özel sayı da bilahare Türkiye Klinikleri Göğüs Cerrahisi Özel Dergisi’nde yayınlandı). Öne sürülen gerekçeler elbette yerinde ve haklı olabilir. Bu ayrı bir konu. Fakat isteğim kalmadı. Üstelik bu hadisenin akabinde bu seride Minimal İnvaziv Göğüs Cerrahisi ve Mediasten Hastalıkları’nın yayınlanması güzel, yerinde oldu belki evet ama benim iki teklifime de verilen cevaplar açısından hiç de şık olmadı ve heves kırıcı idi.
Bu arada çok orijinal olduğunu düşündüğüm ve üzerinde çalıştığım “Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi”ni ilgilendiren ortak konularda, her konuda o konu ile ilgilenen yazarlarla, daha önce hiç örneği olmayan bütüncül yaklaşıma olanak tanıyan bir ortak kitap çıkarma projem de ilgi görmedi, öylece kaldı. Sağlık olsun. Belki bu fikir birilerin ilgisini çeker, pratiğe dökülür, kim bilir, kime niyet, kime kısmet.
Akciğer Bülteni için gönderdiğim son “Hekim Anı Kitapları Arasında Göğüs Hastalıkları ve Cerrahisi Uzmanlarına Ait Olanların Yeri” isimli yazım, “Bu güzel yazıyı bizim dergimize göndermenizden onur duyduk. Ancak dergimizde bilimsel içerikli yazılara yer verdiğimiz için üzülerek yazınızı kabul edemeyeceğimizi bildiririz" gerekçesi ile reddedildi. Ben de bunun üzerine kendi mesleki blog’umda yayınlayıp okuyucu ile paylaşmaya karar vermek zorunda kaldım. Ki o güne kadar ASYOD Akciğer Bülteni için birkaç yazı ve çalışma hazırlamış ve yayınlanmıştı. Yadırgadığımı ifade edeyim.
İki yıl önce ASYOD yönetim kurulu seçimlerinde yönetim kuruluna cerrah üye olarak talip olduğumda “konjonktür ve dengeler uygun değil” denilerek nazikçe geri çevrildi. İlgili cerrah meslektaşıma bu düşüncemi açtığımda projelerinin bitmediğini ve bu sebeple ikinci dönemde de devam etmek istediğini söyledi. En son, son anda zar zor katılabildiğim Mardin ASYOD solunum buluşmalarında nedense kendimi toplantıda fazlalık ve davetsiz bir misafir gibi hissettim. Cerrahi sunumda tek bir kez söz aldığımda bile espriyle karışık ‘korsan konuşma yapma’ ifadesiyle yüz yüze kaldım. Bugüne kadar Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi camiasında dünya görüşüm, fikirlerim, tavırlarım nedeniyle olumlu olumsuz her çeşit muameleye maruz kalmışımdır ve çok da dert etmemişimdir. Vız gelip tırıs gitmiştir. Ama…
En kırıldığım, gücendiğim noktalardan biri de, onca emekle hazırlayıp o heyecanla kitabımı takdim ettiğim ASYOD’daki dört hocadan Tevfik Hoca hariç diğerlerinden bir değerlendirme ve geri bildirim bile al-a-madım. Kitabım alelade bir şeymiş gibi görülüp sükutla karşılandı. Bir teşekkür bile çok görüldü. Bu kadar zor mu idi? Halbuki bu kitap fikrini bile uzun yıllar ilgi ile takip ettiğim solunum platformunda Tevfik hocamızdan almıştım. Bu hususu kitabın önsözünde de zikretmiştim.
“Solunum Platformu” dedim de bu konuda son bir not düşmek istiyorum. Kurulduğu günden beri bu platformu takip ettim, birçok şey paylaştım, paylaşımlara destek ve yanıt verdim. Fakat en son yazdığım ve “Akademik Akıl” sitesinde yayınlanan “Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Uzmanlık Alanında Dernekler, Kongreler & Anılar, Görüşler” yazımın paylaşımına izin verilmedi, sansür uygulandı. Demek ki bu platform da demokratik, çok sesli, farklı fikirlerin özgürce ifade edilebileceği bir mecra değilmiş. Üzüldüm.
Kusura bakılmasın (bakılabilir de) ama ASYOD eski ve yeni haliyle bir ya da birkaç kişi ve merkezin hakimiyetinde bir dernek görüntüsü arz ediyor. Ve kendinden önceki derneklerin geçtiği yollardan geçiyor, benzer hataları yapıyor, onlarla benzeşiyor, fark yaratmıyor. Bu haliyle diğerlerinden bir farkının olmadığı, kalmadığı kanaatindeyim. Dernekler kuruluş zamanlarında iyi niyetlerle ve demokratik usuller gözetilerek, hedeflenerek kuruluyor. Ama zaman içinde iç çekişmeler ve iktidar mücadeleleri ağır basıyor, zamanla bir politbüro teşekkül ediyor ve sonraki yönetimleri de belirliyor, etkisini sürdürüyor, domine ediyor. Dernek bir veya birkaç kişinin ya da merkezin hakimiyetine giriveriyor. Bir hocamızın bu eleştirime ‘ASYOD’un kurumsallaştığı, bireylerin sultasından kurtulduğu, kurumlarda duygu olmaz’ ifadeleri geldi de niye ikna olmadım, şaşırdım bilmiyorum. Çünkü bilirim ki koltuk sevdası bu, çarpar adamı, başka bir şeye benzemez. (https://www.akademikakil.com/
Artık bu kadar olan bitenden sonra ASYOD’da kendi açımdan bir yer ve gelecek görmüyorum. Bu konumda, bu yaş ve saatten sonra herhangi bir üye, vitrin süsü, konu mankeni ya da dolgu malzemesi olmam, olamam. İzzet ü ikbal ile ‘Bab-ı ASYOD’dan çekiliveririm. Diğer katılımcıları bilmem ama benim kendi olanaklarımla katıldığım dünkü toplantıdan sonra da çekildim, ayrıldım. On yıl önceki ASYOD’un kuruluş toplantısına özel olarak çağrılmıştım, dünkü toplantıya ise usulen gönderilen bir e-posta davetiyesi ile katıldım. On yıl önceki toplantıda, dünkü toplantıda olanlardan kimler vardı hatırlamıyorum, ama ben artık bundan sonraki olağan kurul toplantısında olmayacağım.
Bu yazımın müsveddesini “Akademik Akıl” sitesindeki yazımı hazırlarken hazırlamış ve dosyanın adını “ASYOD, Tamam mı? Devam mı?” koymuştum. Bu sorunun cevabı dün bulundu. Yazımın son şeklini de şimdi veriyorum. İstanbul’dan beş gün önce Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi tarafından düzenlenen “2. Geleneksel, Tamamlayıcı ve Entegratif Tıp Kongresi”ne kendi imkanlarımla katılmak için ayrılmıştım. Ankara’da anama uğrayıp elini öpüp halini hatırını sordum. Hayır duasını aldıktan sonra Kırşehir’e geçtim. Üniversite’nin yeni yapılan ve oldukça beğendiğim “Kongre ve Kültür Merkezi”ndeki kongreye katıldım. Tıp Fakültesi Dekanı ve iki Van Tıp’lı profesör dostla da görüşüp sohbet ettim. Üç gün kaldığım ve merhum büyük sanatçı Neşet Ertaş ustanın şehrindeki birçok dostla da buluşup görüşüp misafirleri oldum. Konukseverlik ve dostluğu doya doya yaşadım. Güzel ve hoş anılarla ayrıldım.
Tevafuk bu ya, dönüşte Ankara’ya tekrar uğrayıp dünkü ASYOD olağan genel kurul toplantısına da katıldım. Bir organizasyon komitesince gerçekleştirilen toplantıda, 35-40 civarında katılımcı vardı. Olağan konuşmalardan sonra geçici başkan “önümüzdeki üç yıllık dönemde görev yapacak olan yeni yönetim kurulu seçimlerine geçiyoruz” dedi. Ve anında ekranda ASYOD önde gelenleri tarafından belirlenen yeni yönetim kurulu listesi belirdi, doğru tabirle dikte edildi. Bana kalırsa seçimlere bile gerek yoktu (zaten ortada bir seçim vardı ama orada değil olağan genel kurul öncesi kulis ve diğer yollarla birileri tarafından birileri seçilmişti). Zira ‘dostlar seçimde görsün’ ya da ‘laf olsun şeçim kutusu kağıtlarla dolsun’ kabilinden boş aday listesi kağıtları önümüze kondu. Toplantıda göğüs cerrahı olarak bir ben, üç de Yedikule’den olmak üzere dört kişi vardı. Yeni Yönetim Kurulu’na da iki dönem -6 yıl- görev yapan Dr. M. Metin’den sonra bu sefer de yine aynı hastaneden doçent bir delikanlı (Dr. C.B. Sezen) uygun görülmüştü. Bu seremoni ya da tiyatrodan sonra oyların dökümüne sayımına bile gerek görülmeden geçici başkan ‘dilek ve temennisi olan var mı?’ diye sorulunca söz isteyip kürsüye çıkarak beş dakikalık bir konuşma yaptım. Duygusal yanı ağır basan biri olmama rağmen duygu&düşünce açısından dengeli eleştiri ve sitem dolu bir konuşma yaptım. Sonunda daha önce hazırlamış olduğum dernekten istifa mektubumu onaylanmak üzere yeni yönetim kuruluna ilk iş olarak önlerine koydum ve salondan çıktım. Çıkarken kulaklarıma kürsüde bir meslektaşımızın “ASYOD demokratik bir dernektir” filan gibi sözü çalındı, gayri ihtiyari gülümsedim. Orada kargalar da olsa idi, gülmekten telef olurlardı eminim. (Resim 1)
Kürsüde bu yazımda dile getirdiğim birkaç hususu dile getirdikten sonra dedim ki; “Bir göğüs hastalıkları derneğinde bile böyle olduktan sonra demek ki bu ülkede aradan 100 yıl geçse de demokrasi bir dilek, bir temenni, bir iddia olmaktan öteye geç-e-meyecek, benim artık pek ümidim kalmadı, belki çok çok ilerde yeni nesiller bunu gerçekleştirebilir. Bu toplantının yapıldığı otelin ismi (Point-Nokta) de benim için manidar oldu. Ben de bu toplantı ile birlikte ASYOD üyeliğime noktayı koyuyorum. Toplantının başında bir önceki başkan, halihazırda ASYOD’un 2336 kayıtlı üyesi olduğunu belirtti. Benim istifamla bu sayı şu an bir eksildi. Laf aramızda halihazırda ülkemizde görev yapan göğüs hastalıkları uzmanı 2113 iken, göğüs hastalıkları asistanları, göğüs cerrahisi asistan ve uzmanları da katıldığında yine de sayı bana oldukça yüksek geldi nedense.
Bugüne kadar gerek ASYOD Gaziantep ve Mardin solunum buluşmalarına katılım olanağı (e-poster katılımıyla olmuştu ikisi de -ki hazırladığım e-posterlerle de kimse ilgilenmemiş sunulmasına bile gerek görülmemişti, zira bu e-poster oturumu usulen ve mecburen idi) gerek solunum platformunda bazı duyurularım ve çalışmalarımın yayınına izin verilmesi gerek kongre katılım destekleri ve gerekse bütün her şey için teşekkür ederim.
Benim yolum ASYOD ile buraya kadarmış. Güzel ve hoş anılarla ayrılıyorum. (Resim 2)
Yolunuz açık olsun. Ben -varsa- hakkımı helal ediyorum. Selam eder, esenlikler dilerim.
21.11.2022
Prof. Dr. İrfan Yalçınkaya
AKCİĞER SAĞLIĞI VE YOĞUN BAKIM DERNEĞİ (ASYOD)LA İLGİLİ SON BİRKAÇ NOT
YanıtlaSil1. On yıl önce elli kurucu üyesinden biri iken, on yıldan sonra nedenlerini “ASYOD’LA ON YIL” yazımda anlatmaya çalıştığım gibi dernekten 20.11.2022 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısı’nda istifa edip ayrıldım. Akabinde yıllarca acı tatlı, iyi kötü birçok şeyi paylaştığım kişilerin de olduğu o toplantıda olanlardan ve olmayanlardan hemen hiç kimse ne aradı ne sordu, anlayıp dinlemeye çalışmadı. Hani Kayahan’ın o hüzünlü şarkısında dediği gibi “Beni anlamadın ya, ben ona yanıyorum”. Böylece kararımın doğru ve yerinde olduğu konusunda en küçük bir şüphem kalmadı.
2. Son ASYOD Olağan Genel Kurul Toplantısı’nda yaptığım konuşma ve istifa sonrası anında “Solunum Platformu”ndan çıkartıldım. Aslında fena da olmadı, onlar çıkartmasa da ben zaten çıkacaktım. Zira “Akademik Akıl” sitesindeki son yazımın platformda yayınlanmasına ve paylaşımına engel olunmuş sansür uygulanmıştı.
3. “ASYOD’LA ON YIL” yazımda da belirttiğim gibi dernek eski ve yeni haliyle sanki bir kişinin (Prof. Dr. Akın Kaya) ve de bir merkezin (İstanbul Yedikule Göğüs Hastalıkları ve Cerrahisi-ki özellikle cerrahi-Prof. Dr. Muzaffer Metin) kontrolünde, hakimiyetinde bir görüntü arz ediyor.
4. Son ASYO Olağan Genel Kurul Toplantısı’nda eski başkan “pandemi başlamadan önceki son kongreyi ve bittikten sonraki ilk kongreyi yapma başarısını gösterdiklerini” anlatmıştı. Halbuki bu durum hükümet ve Sağlık Bakanlığı nezdinde bilgi ve olur almadan mümkün olmayacak bir şeydir. Derneğin Yönetim Kurulu’ndaki başkan ve üyeler bazında bazı isimlerin kamudaki deruhte ettikleri görevlere bakıldığında, bu durum çok rahat anlaşılıyor. Ve bu haliyle dernek sanki hükümete yakın bir görünüm arz ediyor. Oysa dernekler hele bilimsel dernekler gündelik siyasetten ve tarafgir görüntü vermekten uzak durmak durumundadırlar. İnşallah ben yanılıyorumdur.
5. Her neyse benim açımdan bir dönem ve bir dosya kapandı. Günahı sevabı, acısı tatlısı ile her şey hatıra oldu, maziye karıştı.
DEPREM VE ASYOD
YanıtlaSilÜlkemiz cumhuriyet döneminde tarihinin en büyük depremini yaşadı. 06 Şubat'ta gerçekleşen depremde başta Hatay, Kahramanmaraş, Adıyaman olmak üzere 10'u aşkın il etkilendi, yıkıma uğradı. Onbinlerce insanımız (resmi rakamla 50 bin) hayatını yitirdi, binlerce bina yıkıldı ve ülke ekonomisi büyük bir maddi kayba uğradı. İnsanlar yaşadıkları şehirlerden uzaklaştılar, adeta her şey alt üst oldu.
Bütün bu fekalet ve sıkıntılar yaşanırken, onbinlerce insanımız çadırlarda, konteynerlerde yaşamaya ve hayata tutunmaya çalışırken, yaralar daha henüz tam sarılmamış ve hayat olağan ritmine dönmemişken, ASYOD UASK adı altında her yıl yaptığı kongrelere ara vermedi, iptal etmedi, ertelemedi. Depremin üzerinden henüz bir ay bir hafta geçmişken, Antalya Belek'te 15-18 Mart tarihleri arasında Sueno Deluxe Hotel'de kongresini gerçekleştirdi. Onbinlerce insanımız çadırlarda, konteynerlerde soğuk ve yağışlı havalarda yarınından endişeli ve çok zor şartlarda hayatta kalma mücadelesi verirken, ASYOD bir tatil yöresinde beş yıldızlı bir otelde sanki hiçbir şey olmamış gibi kongre yapmakta bir sakınca görmedi. Elbette kongre bilimsel bir etkinliktir, elbette kongre takvimi çok önceden belirlenmiştir, elbette kongre sırasında ölenler için saygı duruşu, dua filan da edilmiş, üzüntüler bol bol ifade edilmiştir. Ama bütün bunlar tarihin en büyük afet ve felaketlerinden birini yaşayan ülkemizde, aynı pandemi döneminde olduğu gibi kongre ve toplantı organizasyonlarının da en azından OHAL süresi gibi üç ay boyunca iptalini gerektirmeli idi, iptal edilmesi ya da ertelenmesi maddi ve manevi açıdan şık ve yakışık olurdu. Ama öyle olmadı, hayat olağan akıyor havasında kongre olağan akışında gerçekleştirildi. Halbuki kongre için yapılan tüm harcamalar deprem bölgesindeki insanımızın ihtiyaçlarının giderilmesi için aktarılabilirdi. Ne olurdu bir (bu) yıl da kongre yapılmayıverse idi, ne kaybedilirdi? Pekala yılın ikinci yarısında sonuna doğru uygun bir zamanda bütün göğüs hastalıkları dernekleri ortak bir kongre yapıp kongre işini halledebilirlerdi. Böylece bilimsel ve sosyal faaliyetler de duraksamamış olurdu! Kongrenin ertelenmemesi veya iptal edilmemesi ile bilim bir şey kaybetmezdi ama biz hekimler ve insanımız çok şey kazanırdık.
Hatırlıyorum da ASYOD 11 yıl önce kurulup yola çıkarken kongre yapmama gibi bir düşünce de vardı. Ama zaman içinde bu düşüncesinden vazgeçtiği gibi geçen yıl bırakın kongreyi tarihi turistik illerde mevsimle bağlantılı olarak solunum buluşmaları adı altında çok sayıda toplantı yapmıştır. Pandemi döneminde kongre yasağı öncesi ülkedeki son kongreyi yaptığı gibi pandemi yasağı kalkar kalkmaz da kongre gerçekleştirebilen bir dernek olmuştur.
Olan oldu artık, kongre iptal edilmedi veya ertelenmedi, oldu bitti. Ama hiç olmazsa ASYOD derneği kongreden elde edilen tüm geliri kasasına koymadan doğrudan deprem bölgesindeki lnsanımıza yardım şeklinde ulaştırabilmelidir. Böylece duyarlılık gösterilip telafi yoluna gidilmiş olur kanaatindeyim.
Kahramanmaraş'tan selamlar.
Prof. Dr. İrfan Yalçınkaya