BİR TÜRKÇE TIBBİ YAYIN VE ON DİLDE ÇEVİRİSİ
İlk
Türkçe yayınım, Göğüs Cerrahisi Uzmanlık Dalı öğrencisi iken hazırladığım ilk seminer,
dönemin hastane başhekimi ve klinik şefi tarafından beğenilip yayın için
hazırlamamı istemesi üzerine hastanemizin çıkardığı dergide yayınlanmıştı. Bu
yayının ve sonrasının öyküsünü bir yazımda anlatmış ve ilk kitabıma da koymuştum.
(1,2)
İlk
yayını yıllar içinde onlarca yurt içi ve yurt dışı yayın, yüzlerce bildiri
takip etti, bir zaman sonra bu yayınlar dahil bütün “bilimsel yayın ve çalışma
listem”i 2020 yılında mesleki blogumda yayınlayıp akabinde de her yıl
güncellemeye başladım. (3) Böylece istedim ki, bütün meslektaşlarım hatta hekim
olsun olmasın isteyen herkes bilimsel yayın ve çalışmalarımı inceleyebilsin, yayının
altında verdiğim link yardımı ile özetine ya da tüm makaleye erişebilsin. İlk
yayınım dahil internetin olmadığı zamanlardaki (2000 öncesi) yayınlarımdan olup
internet ortamında erişme imkânı olmayanları ve yayın hayatına son veren bir
dergideki (Akciğer) iki yazımı da dijital ortama taşıyarak erişim fırsatı dahi sağlamak
istedim. (4)
Ve
gün geldi öyle zor ve tuhaf zamanlara geldim ki, hani şairin diliyle ifade
edecek olursam; “öyle bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu” (NFK) yayın
işini de bıraktım, yalnız özel sayı ve kitap bölümlerini kabul ettim,
hazırladım. (5)
Bu
minval üzere devam ederken, en son Nisan’ın 1’inde Türk Göğüs Cerrahisi Derneği
(TGCD) resmi yazı ile daha önce iki kez çıkardıkları Göğüs Cerrahisi kitabının
üçüncüsü için bir bölüm daveti gönderdi. Ben de elimden gelenin en iyisini
yapıp son teslim tarihinden on gün önce gönderdim (20 Haziran). Bundan üç gün
önce 17 Haziran’da mali polis tarafından İstanbul’da bir göğüs cerrahisi kliniğine
“organize ve örgütlü rüşvet” nedeniyle operasyon yapılmış ve üç doktor dahil
birçok kişi tutuklanmıştı. Bu haberin altına düştüğüm kısa ve masum bir not,
birileri tarafından TGCD başkanına yetiştirilmiş, o da bana telefon açıp tabiri
caizse açtı ağzını yumdu gözünü, beni bir güzel azarlayıp paylamıştı (17
Haziran). O kadar zoruma gitti ve incindim ki, bu saygısızlık nedeniyle hiç
olmazsa bir özür bekledim, gelmeyince Akademik Akıl sitesinde “Bıçak Parası”
yazısını yazdım (23 Haziran). (6) Ve 30 Haziran’da öğleden sonra ameliyata
girmeye hazırlanırken e-postamda “hazırlamış olduğunuz kitap bölümünün, editoryal
kurul tarafından yapılan değerlendirme sonucunda yayına kabul edilmemesine
karar verilmiştir” notu vardı. Tekrar tekrar okudum bir yanlışlık olmasın diye,
bu bir “1 Nisan şakası” olmalı idi herhalde, ama ne yazık ki doğru idi ve
gerekçenin belirtilmesi cevabıma da şu ana kadar cevap dahi verilmedi, verme
zahmetine bile katlanılmadı. Ben de bu bilimsel, etik ve ahlaki olmayan tavra
karşılık ertesi gün mesleki blogumda TGCD’ne veda mektubumu yayınladım, tutuklananlardan
birinin de yer aldığı yönetim kuruluna da bu veda mektubumu gönderdim, dernekle
bütün ilişkimi kestim, yolumu ayırdım. (7)
Antrparantez
veda mektubumda demiştim ki; “Aslında doğrusunu
söylemek gerekirse böyle bir bilim ve etik dışı zihniyete mensup bir editoryal
kurulun çıkarmayı planladığı kitapta benim yazımın bulunmayacak olması belki
daha hayırlıdır.” Zira artık bu tür kitapların okuyanına temel bilgiler dışında
bir şey kazandırmadığını, bir yenilik ve farklı bakış açıları içermediğini
düşünüyorum. Bu tür genel kitapları asistanların bir kısmı dışında pek kimsenin
okumadığını düşünüyorum. Öteden beri bu camiadaki herkesim malumudur ki, cerrahi
asistanları genel olarak pek okumaz, daha çok pratiğe, uygulamaya ağırlık verirler
Belki uzmanlık sınavına hazırlanırken biraz okurlar. Eskiden uzmanlar ve baş
asistanlar doçentlik sözlü sınavına hazırlanmak için iyi kötü okurlardı,
doçentlikte sözlü sınav kalktıktan sonra doğrusu istisnalar hariç kimsenin
sistematik bir okuma yaptığını düşünmüyorum. Cerrahların değil okumaya bir
ameliyat ya da konu videosu seyretmeye bile pek zaman ayırdığını zannetmiyorum.
Yazılanlar çizilenler kitaplarda, özel sayılarda, dergilerde öylece mahzun ve boynu
bükük kalıyor, raflarda tozlanıyor. Okuma özürlü bir toplum olduğumuz gibi
cerrahi kesimin de okuma konusunda pek istekli ve gayretli olmadığı öteden beri
herkesin bildiği bir gerçektir. Bir yere kadar mazur da sayılabiliriz. Zira
çoğu zaman bu textbooklarda (genel kitaplarda) ve özel sayılarda konuların önemli
bir kısmı ilgili konuya hâkim olmayan, yeterli vaka ve tecrübesi olmayan
kişilere tanışıklık, ahbap çavuş ya da ideolojik ilişkiler gözetilerek
veriliyor, tabiri caizse bir yerde kıyak çekiliyor, lütuf yapılıyor. O yüzden
bu yazıların çoğunda bir kalite, nitelik, yenilik ve farklı özellikler
bulunmuyor, okuyanına fazla bir şey katmıyor, kazandırmıyor. Bu yazılar daha
çok doçentlik yayın kriterlerini tamamlama ve profesörlüğe atanma durumlarında
işe yarıyor. Bu ülkede tıbbi yayınların bile (sahte ve ısmarlama yayınlar
konumuz dışı) çoğu bilinenlerin tekrarıdır, bilim dünyasına katkısı yoktur ya
da yok denecek kadar azdır. Hatta yüksek lisans ve doktora tezlerinin bile
%90’dan fazlası tez bile değildir. Nasip olursa ilerde bir gün, bugüne kadar
yeri geldikçe parça parça anlattığım “tıbbi yayın hayatımın öyküsü”nü müstakil
bir makale olarak yazmayı düşünüyorum.
Veda
mektubumda ayrıca; “Yazım, çalışmam, eserim var da derdim mi var? Bir
şekilde değerlendiririm inşallah” demiş ve de “Yeter ki isteğimizi, enerjimizi,
heyecanımızı yitirmeyelim, çok ama çok çalışalım, bilgi ve tecrübemizi
birbirimizle ve camia ile hatta dünya ile paylaşalım” diye de bitirmiştim. Elimde
yayına hazır bir makale vardı ve benim bunu değerlendirmem, yayınlamam lazımdı.
Geçen yıl Prof. Dr. Mustafa Yüksel hocamız aramış ve Türkiye’de ilk Türkçe
Göğüs Cerrahisi Kitabı (Textbook) olan Kırmızı Kitap’ın 3. basımını
planladıklarını, benim de bir bölüm yazıp yazamayacağımı sormuştu, ben de evet
demiştim. O günden beri ses soluk çıkmayınca ve bu hal de başıma gelince kendisini
aradım. Kitabın ne aşamada olduğunu sorunca da TGCD’nin de benzer bir kitap
çalışması hazırlığı içinde olduğu için iki yıl kadar ertelediklerini söyledi.
Bu ihtimal de bitince eşimle konuyu mütalaa ederken aklıma çok ilginç ve
orijinal bir fikir geldi. Bu yazıyı neden kendi blogumda yayınlamıyordumki.
Benim artık yayına, puana, ünvana, şuna buna ihtiyacım yoktu ki, isteyenler pekâlâ
blogumdan da yayınıma erişebilirdi. Tıbbi bir makalenin (ki bir de derleme-review)
illa da hakemli bir dergide, editör/ler’li bir kitapta yayınlanması neden
zorunlu olsundu ki?
Yayınımı sadece Türkçe
yayınlamakla kalmayıp dünya ile de paylaşabilmek için on farklı dilde daha
hazırladım. Bu amaçla “Google Çeviri” uygulamasından faydalandım. Dünyada en
çok konuşulan ve bilimsel çalışmalarda en çok kullanılan İngilizce ilk dil olurken,
onu ülkemiz müfredatında cumhuriyet döneminde bugüne kadar yabancı diller kategorisinde
İngilizce ile birlikte en çok öğretilen Fransızca (ki ortaokul, lise ve
üniversitede yabancı dilim idi) ve Almanca ikinci ve üçüncü dil oldu. Bu
ülkenin acı ama gerçeklerinden biri de düne kadar üçün(den) birini tercih etmek
zorunda kalınırken ve birini bile derdini anlatacak ve anlayacak düzeyde
öğrenemezken, bugün ikinci bir yabancı dil daha öğretilmeye çalışılıyor.
Çalışılıyor derken aslında anaokulundan üniversiteye kadar bütün eğitim öğretim
hayatı boyunca bazı kurumlar istisna hiçbir zaman hiçbir yabancı dil bir kişiye
bile öğretil-e-memiştir. Osmanlı döneminde özellikle münevver kesimde yaygın
olan ve dinimizi, dilimizi, edebiyatımızı büyük oranda etkileyen fakat cumhuriyet
sonrası bilinçli/kasıtlı olarak geri plana itilen Arapça ve Farsça bir diğer
tercüme yaptığım iki dil oldu. Ülkemizde Türkçe’den sonra en çok konuşulan dil
olan Kürtçe’ye de yayınımı çevirdim (en çok konuşulan lehçe Kurmançça’ya).
Akabinde yayınımı dünyada en çok konuşulan dillerden biri olduğunu hayretle
öğrendiğim İspanyolca’ya, dünyada en kalabalık nüfusa sahip Çinlilerin
konuştuğu ve artık bilimsel literatürde en yeni ve en çok yayınların yapıldığı
Çince’ye (basitleştirilmiş), farklı bir alfabe ve kalabalık nüfus olarak
Rusça’ya ve son olarak da İtalyanca ile yakın olan ve Tıp terimlerinin köken
aldığı Latince’ye de çevirdim.
Böylece belki de “Türkiye ve Dünya’da bir ilk”e imza attım. On beş yıldır iki çalışma alanımdan biri
olan “Diyafram” konusunda ve özellikle “Diyafram Evantrasyonu”nda ülkemizde ilk
olarak hibrid olarak başlayıp sonrasında video-yardımlı torakoskopik cerrahi
yöntemini sürdürdüm. Cerrahi tedavisinde “minimal invaziv cerrahi”yi 100’ü
aşkın vakada uygulayıp birçok kişiye öğreterek yaygınlaşmasını sağladım. Bu
konuda birçok seminer, kongre sözlü bildiri, poster ve konuşmalar yaptım, dergi
özel sayıları ve kitap bölümleri hazırladım, birçok ödül aldım/aldık. Ve şimdi
de son yayınımı başta Türkçe olmak üzere on farklı dilde yayınlamış oldum.
Başta Göğüs Cerrahisi
stajyerleri olmak üzere uzmanlık öğrencileri, uzman ve akademisyenler ve bu konuyu
merak eden herkes (halk) için de bir okuma fırsatı ve imkânı sağlamış oldum.
Sadece Türkiye değil Dünya’da da erişilebilir, istifade edilebilir olmasını
istedim.
Umarım başarılı olmuşumdur,
faydalanmanız ve paylaşmanız dileğiyle hayırlı olsun.
14.07.2015 / Prof. Dr. İrfan Yalçınkaya
Kaynaklar:
1.
Beşibiryerde,
Prof. Dr. İrfan Yalçınkaya, Akademik Akıl, Kasım 2020, https://www.akademikakil.com/besibiryerde/irfanyalcinkaya/
2.
Benim
Yolum – Tababet San’atının İcrası İle Geçen 35 Yıl, Prof. Dr. İrfan Yalçınkaya,
Kitapyurdu Doğrudan Yayıncılık, 2. Baskı, Eylül 2023, İstanbul, https://www.kitapyurdu.com/kitap/benim-yolum/602498.html
3.
Bilimsel
Yayın ve Çalışma Listem 2025, Prof. Dr. İrfan Yalçınkaya, https://profdrirfanyalcinkaya.blogspot.com/2020/06/bilimsel-yayin-ve-calisma-listem-2020.html
4.
İnternette
erişme imkânı olmayan bilimsel yayınlarımın tam metinleri, Prof. Dr. İrfan
Yalçınkaya, https://profdrirfanyalcinkaya.blogspot.com/2020/06/internette-erisme-imkani-olmayan.html
5.
Sondan
bir önceki makalem yayınlandı?!, Prof. Dr. İrfan Yalçınkaya, Temmuz 2021, https://profdrirfanyalcinkaya.blogspot.com/2021/07/sondan-bir-onceki-makalem-yayinlandi.html
6.
Bıçak
Parası, Prof. Dr. İrfan Yalçınkaya, Akademik Akıl, 23 Haziran 2025, https://www.akademikakil.com/bicak-parasi-3/irfanyalcinkaya/
7.
Türk
Göğüs Cerrahisi Derneği’ne Veda Mektubum, Prof. Dr. İrfan Yalçınkaya, 01 Temmuz
2025, https://profdrirfanyalcinkaya.blogspot.com/2025/07/turk-gogus-cerrahisi-dernegine-veda.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder